Toprak, yaşamsal işlevi devam ettirebilmeleri bakımından canlılar için büyük bir öneme sahiptir. Birçok küçük ve büyük canlının ortak yaşam alanını oluşturmaktadır. Toprağın kendi doğal ortamına yabancı maddeleri giderici bir yapısı vardır. Toprak, yabancı maddeleri yararlı biçime dönüştürür. Bunu toprakta yaşayan milyonlarca sayıdaki mikroorganizmalar ve küçük hayvanlar başarırlar. Ancak bu işlem için var olan kapasite sınırlıdır. Toprak, belli miktardaki yabancı maddeyi işleyebilir. Bunun fazlası ise toprakta kirletici olarak kalır.
Toprak kirliliğini, şu şekilde tanımlayabiliriz: “İnsanın insanla ve insanın doğa ile sürdürdüğü ilişkiler sonucunda toprağın, yaşayan denge içerisinde normal fiziksel, kimyasal, biyolojik ve jeolojik yapısında doğal kullanılma amaçlarına aykırı düsen değişmeler, yıpranma, tükenme ve bozulmaların meydana gelmesidir”. Toprak kirlenmesinden etkilenen sadece toprak değildir. Toprağın yaşam alanı sunduğu doğal bitki örtüsü ve canlı yaşamı da doğrudan etkilenmektedir.
Atmosferdeki dumanlı sis tabakasının, atmosferi kuşatması sonucu iklim önemli ölçüde etkilenmektedir. Atmosferdeki gazlar, gelen güneş ışınlarının bir kısmının geçişine olanak verir. Geri yansıtılan ısı ışınları atmosferde tutulur. Bu durum yerkürenin beklenenden daha çok ısınmasına neden olur. Isı dengesini düzenleyen sera etkisi ve havaya bırakılan kirleticilerin yoğunlaşması sera iklimini ortaya çıkarır. Yeryüzünün aşırı ısınmasına ve ortalama sıcaklığının artması da “küresel ısınma” olarak adlandırılır.
Bu durumun olumsuz sonuçları; buzulların erimesi, iklimlerin değişmesi, kara parçalarının su altında kalması, dünyanın bazı bölgeleri için buzul çağının geri gelmesidir. İklim bozuklukları uzun zamandır kendisini, dünyanın değişik coğrafyalarında aşırı yağışlar ve sel felaketleri olarak göstermeye başlamıştır. İklim değişikliklerinin diğer önemli bir sonucu da, dünyadaki flora ve faunanın varlığının tehdit altında olmasıdır. İklim değişiklikleri, pek çok bölgedeki bitki örtüsünün yapısını bozmaktadır. Doğada telafi edilmesi güç zararlara yol açmaktadır.
İklim değişikliği ve küresel ısınmaya karşı uluslararası camiada ortaya konulmuş en önemli ve güncel tepki Kyoto Protokolü’dür. Kyoto Protokolü, küresel ısınma ve iklim değişikliği konusunda mücadeleyi sağlamaya yönelik uluslararası tek çerçeve olan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi içinde imzalanmıştır. Bu protokolü imzalayan ülkeler, karbon dioksit ve sera etkisine neden olan diğer beş gazın salınımını azaltmaya veya bunu yapamıyorlarsa salınım ticareti yoluyla haklarını arttırmaya söz vermişlerdir.
Protokol, ülkelerin atmosfere saldıkları karbon miktarını, 1990 yılındaki düzeylere düşürmelerini gerekli kılmaktadır. 1997'de imzalanan protokol, 2005'te yürürlüğe girebilmiştir. Çünkü protokolün yürürlüğe girebilmesi için, onaylayan ülkelerin 1990'daki emisyonlarının (atmosfere saldıkları karbon miktarının) yeryüzündeki toplam emisyonun %55'ini bulması gerekmekteydi. Bu orana ancak 8 yılın sonunda Rusya'nın katılımıyla ulaşılabilmiştir.
ABD ve Avustralya, Kyoto Protokolü’ne imza atmayan önemli ülkeler arasındadır. Ülkemiz, 2009 itibari ve meclis kararı ile Türkiye 2013 yılına kadar Ek 2 ülkeleri içinde yer almak ve karbon salım azaltımına bu tarihe kadar gitmemek kaydı ile Kyoto Protokolü’nü imzalamıştır. Çin ve Hindistan gibi bazı ülkeler ise anlaşmayı imzaladılar. Ama karbon salınımlarını azaltmak zorunda değiller.
Doğal afet, büyük oranda veya tamamen insanların kontrolü dışında gerçekleşen, mal ve can kaybına neden olabilecek tehlikeli ve genellikle büyük çaplı olaydır. Afetin ilk özelliği doğal olmasıdır. Diğer özellikleri can ve mal kaybına neden olmasıdır. Çok kısa zamanda meydana gelmesi ve başladıktan sonra insanlar tarafından engellenememesidir.
Doğal felaketler, jeoloji kökenli olanlar ve meteorolojik kökenli olanlar olmak üzere temelde iki ana başlıkta incelenirler. Meteorolojik kökenli doğal felaketlerde insanın, çevrenin doğal yapısına vermiş olduğu zararların önemli etkisi bulunmaktadır. Bu felaketler sel, kasırga, kuraklık, erozyon, iklim değişikliği gibi durumlardır. İnsan davranışlarından kaynaklı çevre felaketleri de bulunmaktadır. Örneğin Çernobil ve Fukushima nükleer santrallerinde meydana gelen patlamalar sonucu, ortalığa yayılan radyoaktif maddeleri ve denizlerde meydana gelen tanker kazaları, endüstriyel atıkların neden olduğu kitlesel balık ölümleri.
‘’Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arasında olduğunu fark etsin.’’
Mustafa Kemal Atatürk