Bu ideal erkek dersinin tarihte nadir kaynakları var ve bunların en güzellerinden birini maalesef artık kaybettik. Ölümüne bu kadar üzüldüğümüz kaç ünlü oldu bilmiyorum. En son Barış Manço’nun ölümünde herhalde topluca birine bu kadar üzülmüşüzdür. Dünyada hala daha güzelini görmediğimiz bir adamın nasıl bu kadar karizma olabildiğini ve öyle de kalabildiğini birkaç maddede inceleyeceğiz. Konu Cüneyt Arkın olunca maddeler hep az kalıyor ama olsun, hiç konuşmamaktan iyidir diyoruz ve başlıyoruz:
1. Onun gibi olmak isteyenlerin atladığı bir şey vardı. O sadece zalime karşı Kara Murat’tı, kadınlara karşı ise tam bir İstanbul beyefendisi. Ülkemize adam olmayı öğretmeye gelmişti sanki her şeyden önce. Gerçek hayattaki eşine bu yaşında bile hala şiirler yazacak kadar kıymet veren bir aşık, onun yanında çocuk ruhlu olacak kadar doğal ve peşindeki tüm kadınlara rağmen Türk aile yapısına göre yaşayacak kadar sadık ve eşsiz bir sevgiliydi. Sette rol arkadaşı kadın geldiğinde ayağa kalkarak saygı gösterecek kadar kadınlara hürmetliydi. Onun karizması bu kadar saygı ve sevgi dolu oluşundan geliyordu, demiri bile büken gücünden değil. Yoksa her yer kaslı pozuyla güç gösterisi yapan erkeklerle dolu ve evin Battal Gazisi dışarda aptal bazısı.
2. Haksızlık karşısında susmamayı kamera arkasında da devam ettiren bir savaşçıydı. Duyarlı bir vatansever olarak elinden geleni son anına kadar yapmaya çalıştı. Çok okudu, çok çalıştı, sürekli halka bir şeyler anlatmaya ve moral vermeye uğraştı, üniversiteleri gezip bağımlılıklarla bile savaştı. Ben sadece sanatçıyım deyip imajını düşünmedi, o aktif olarak bir şeyler yapmaya çalışan bu devrin gerçek kahramanlarındandı.
3. O kadar alkışa ve hayranlığa rağmen halka üstten bakan adamlardan değil halk adamı olarak kalacak kadar egosuz ve tüm ruhuyla samimiyet taşıyacak kadar dostluk nedir, sevgi nedir bilen bir adamdı. Bunlar birkaç kadından iltifat alınca bile havaya giren insanlar için zor meziyetler. Hele ki jön olup da her yerinden defalarca sakatlanmasına rağmen dublör bile kullanmayacak kadar kendini kimseden önemli görmemek büyük bir olgunluk olsa gerek.
4. Kaç numaralı bakışını severdiniz bilmiyorum ama güzelliği gözlerinden değil bakışlarından geliyordu yoksa yeşil gözlü erkek doluydu dünya. Ama onun kadar kalbindeki saf Anadolu temizliğiyle insanlara candan severek bakan gözler herkeste yoktu artık.
5. Her filmiyle halkın sorunlarını aktarmaya çalışan ve sanatın anlamlı olması gerektiğini düşünenlerdendi. Özellikle bize emanet edildiğini unuttuğumuz Türk tarihini ve kültürünü bize tekrar hatırlattı. Bize kim olduğumuzu ve kim olmamız gerektiğini tekrar gösterenlerden oldu.
6. Sadece karizmasına güvenmedi, herkesten çok çalıştı. Anadolu’dan geldim beni zorluklar yıldıramaz derdi. Yakışıklılığıyla bir kenarda oturanlardan olmadı, Türk’tü, övündü, çalıştı, güvendi. Yaşlanınca bile bir şeyler aktarmaya çalışmaktan vazgeçmedi.
7. Köyden gelip o yoksullukta doktor olmayı başardı önce. Sonra şair oldu, aktör oldu, Hollywood’u bile reddedecek kadar eşsiz milli bir jönümüz oldu. Ve ondan yakışıklısı Hollywood’da bile yoktu. Ama o en çok “biz” oldu sadece “ben” olmadı hiçbir zaman. O Anadolu’ydu, Türkiye’ydi, tarihimizdi. Karizma ona övünmeyle değil onuruyla yaşamaktan geldi. Kahpe Bizans’ın alamadığı canı zamanı geldiğinde Hakk’a verdi. 20.yy’da da Batı özentisi olmak yerine hep gelinini eskiden olduğu gibi atıyla almayı hayal etmişti gençken. Bunu yapamadı ama tam bir Türk gibi at sırtında hepimizin kalbini almayı başardı. O ilk defa ölmedi, her filmin sonunda ağlamaya alışmıştı bu halk onun için zaten. Ve bu son ölüşü de değil. Unutmadığımız sürece hepimizin dünyasında yaşamaya devam edecek. Zaten böyle bir yüz böyle bir ruh unutulur mu?