Siyasette yol yürümek dengeleri kurmak, büyük özveri ister. Hele hele dengeleri kurmak için kimseyi ayırmadan, ayrıştırmadan yol yürüyeceğin seçmen ve partiliyi iyi idare edemezsen, tepeden bakıp seçmenle kendi aranda sıcak temas kuramazsan tünelin sonundaki ışığı kesinlikle göremezsin. İyi bir siyasetçi olmak, bulunduğu bölgeyi, seçmeni iyi analiz yapabilen, yerinde kararlar veren, toplumun isteklerine doğru zamanda doğru kararlar veren ve kararının arkasında durarak, seçmenin gözünde güven duyulan ve aranan siyasetçi olur.
Siyasetçi her zaman şunu düşünmelidir. Seçmenden alacağı tek bir oy olsa dair, o oya sahip olabilmek geceli gündüzlü çalışmak yetmez seçmenin gönlüne girmesi gerekir. Bulunduğu seçim bölgesinde partisiyle barışık, kavga etmeyen, partisinin her kademesinde yıllarca çalışıp, deneyim elde den bir siyasetçi, aday olduktan sonra bu deneyimlerini seçmenle partisi arasında ayırmadan, ayrıştırmadan yol alırsa, rakibine gidecek altın değerindeki o oyu kendi saflarına, partisine katabiliyorsa, işte o zaman siyaset yapan kişi başarılı bir siyasetçi olmuştur. Seçmenleri aradığında onlara bir telefon kadar yakın olduğunu hissettirdiğinde onların ihtiyaç duydukları anda yanında olduğunu hissettiren siyasetçi seçmen tarafından güvenirliği ve saygınlığı hat safhada olur.
Bugün bakıyorum ülkemizde veya yurt dışında siyaseti iş edinen kesim var. Seçim yapılacak bölgelerde partilinin veya seçmenin sesine kulak veren yok. O senin adamın bu benim adamım sonra bakıyorsun parti ikiye bölünmüş, sonuç başından belli hüsran. Benim kantım seçim zamanı geldiğinde aday olacak partili arkadaşlar bu işe aylar öncesinden yola çıkıp seçmenle partisi arasında köprü kurmak zorunda. Bunu başaramayan adaylar köprünün ortasında kalırlar çünkü o köprü yıkılır ve bir bakarsın yanınızda kimse kalmamış.
Seçim zamanı geldiğinde her parti kendi içinde bir anket yaptırma yarışını girmiş. O aday mı bu aday mı diye. Ama kimse bakmıyor toplumda yeri, oy potansiyeli nedir diye. Partilerin belirlediği adaylar kriter bakımından neye eş değerdir, seçmenle diyaloğu nedir, güçlü bir siyasetçimi, seçmene yol haritası çizebilecek mi, bulunduğu bölgeyi iyi tanıyor mu?. Böyle adayları günümüzde artık göremiyoruz. Her partilinin gönlünde bir Arslan yatar ama işler artık seçmen veya delege bazında olmuyor. Arkasında partili veya partisiz kitlesi olmayan aday her zaman bir sıfır mağlup başlar. O yüzden diyorum ki ayırmadan, ayrıştırmadan adaylar yol yürürse, seçmenle diyaloğunu iyi tutarsa önlerinde yıkılmayacak dağ kalmaz. Hoşçakalın
ERHAN TAYLAN