Bugün 24 Kasım, Öğretmenler günü. Hepimizin hayatında bir iz bırakan, sadece bilgiyi değil, hayata dair dersleri de öğreten o özel insanları anmak için bir fırsat. Öğretmenlerimiz için ne söylesek, nasıl teşekkür etsek yeterli olur? Belki hiçbir söz, verdikleri emeklerin tam karşılığı olamaz.
Öğretmenleri hep bir mum gibi tasvir ederler. Kendi tükenirken etrafını aydınlatan bir mum. Bu benzetme, romantik olduğu kadar düşündürücüdür de. Bir mum gibi yanar öğretmen. Çoğu zaman verdiği emeğin karşılığını hemen görmez. Ama bir gün, bir öğrencisinin başarılarıyla, hayata tuttuğu ışıkla o emeklerin karşılık bulduğunu hisseder. İşte o an, mumun alevi bir yıldız gibi parlar.
Ancak bu Öğretmenlik mesleğinde büyük bir fedakârlık yatar. Bir öğretmen, sadece ders anlatan biri değildir. O, bir çocuğun hayatına yön veren, yeteneklerini fark etmesini sağlayan, hatta bazen bir yoldaş, bazen bir ebeveyn gibidir. Ben bunu kendi İlkokul öğretmenim Sayın Nevin Başkan Kayaalp’te gördüm ve yaşadım. ‘’Bu arada Nevin Öğretmenim Allah uzun ömürler versin hala Bursa’da eğitime destek ve katkı sağlıyor’’. Tüm Öğretmenlerimiz bunu yaparken çoğu zaman kendi dertlerini, yorgunluğunu bir kenara bırakır. Onlarca öğrenciyle ilgilenirken, her birine birer birey olarak yaklaşır.
Bugün, belki de biraz durup düşünmek gerekiyor: Hayatımızda iz bırakan o öğretmenler olmasaydı ne olurdu? Bize okumayı öğreten, ilkyazımızı düzelten, matematikte zorlandığımızda sabırla anlatan, cesaretimizi kırıldığında bizi yeniden ayağa kaldıran o öğretmenlerin hayatımızdaki yerini unutmamak gerek.
Ama sadece teşekkür etmek yetmez. Öğretmenlerin hak ettikleri değeri maddi ve manevi görmesi için toplumsal bir çaba gerekiyor. Daha iyi çalışma şartları, daha fazla takdir ve onlara verilen desteğin artması şart. Çünkü bir öğretmene yapılan her yatırım, aslında bir topluma yapılan yatırımdır.
Bugün, çocukluğumuza bir yolculuk yapalım. Tahtada yazı yazan, defterimize sevgiyle bir yıldız çizen, bizi hayallerimize inandıran öğretmenimizi hatırlayalım. Belki hâlâ görüşebildiğimiz bir öğretmenimiz varsa, bir telefon açıp teşekkür edelim. Ya da sessizce, içimizden bir dua gönderelim onların yollarına.
Bu vesileyle 24 Kasım, bir mumun hikâyesini anlatmak için güzel bir gün. Ama o hikâyenin ışığı, sadece bir gün değil, her gün hatırlanmalı. Çünkü öğretmenlerimizin ışığı olmadan yolumuzu bulmamız imkânsız.
Bu 24 Kasım günü başta İlkokul öğretmenim olmak üzerimde emeği olan öğretmenlerimin, nezdinde Tüm Öğretmenlerin Öğretmenler Günü kutlu olsun.
Sevgili Mustafa Yıldız, Bugünkü köşe yazında öğretmenler ve öğretmenlik mesleği ile ilgili yorumlarından dolayı kutluyorum. Eline megine, o guzel yüreğine sağlık. Yazı da adımdan da söz etmiş, guzel dileklerini dile getirmişsin. Teşekkür ederim. Öğretmenlik seveden yapılabilecek bir iş değildir. Yüreğini, emeğini, zamanını feda edebilecek, cogu zaman sağlığını ikinci plana atabilecek kadar sorumluluk gerektiren bir meslektir. O guzel cümleyi çok doğru bulurum. "Ogretmen bir mum gibidir, etrafını aydinlatirken kendini bitirir." Mum olmayı göze alamayan, sınıf kapısında tenefuse cikmak ya da eve gitmek icin zilin çalmasını bekleyen, yureginde çocuk sevgisi olmayanlar lütfen öğretmen olmasınlar. Çünkü öğretmenlik bir "IŞ" değil bir sanattır. Ögretmen, bir heykeltıraş gibi sabırla, sevgiyle, her güçlüğe direnerek eserini işler. Çocuğa harcanan emek gözle görünmez ancak öğrencilerin ilerde üretken, sorumluluk sahibi duyarli vatandaşlar olduğunda öğretmen emeğinin sonucunda mutludur.svg