Çevre hukukunun amacı en genel anlamda çevrenin korunmasıdır. Ancak burada kastedilen mutlak anlamda sakınmacı koruma olmamakta; bunun yanında iyileştirme ve geliştirme de bu çerçevede ele alınmaktadır. Böylelikle çevresel öğeler sadece bozulmalara karşı ve kirliliklere karşı koruma sağlanarak var olan durumları korunmaktadır. Aynı zamanda bakımları yapılıp daha iyi durumlara getirilme ve geliştirme yoluyla da korunmaktadır.
Anayasamızın 56. maddesinde yer alan çevre hakkına ilişkin düzenlemenin 2. fıkrasında bulunan çevrenin kirlenmesini önlemek, çevre sağlığını korumak ve çevreyi geliştirmek ifadelerini de bu çerçevede değerlendirebiliriz. Korumada iyileştirme-geliştirmeden kastedilen, çevresel değerleri insanlardan ve toplumlardan soyutlayarak; onları insanlardan kaynaklanacak tehlikelere karşı sakınmak değil; ekosistem içerisinde çevresel öğelerin varlıklarını geliştirmelerini sağlayıp toplumsal kullanımlarını düzenlemektir. Çevre hukuku eliyle çevresel öğelerin korunmasında dikkate alınacak husus ise çevre normlarıyla korunan hukuksal değer kısmında aktarıldığı üzere, antroposantrik (insanmerkezcilik) yaklaşımdır. Bunun anlamı çevrenin insanın menfaatleri öyle gerektirdiği için korunmasıdır. Çevre hakkının çoğunlukla anayasalarda insan hakları bölümünde yer alması da buradan kaynaklanmaktadır.
Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) uygulamalarında kimi durumlarda çevre üzerindeki olumsuz etkiye rağmen ilgili yatırımlara izin verilmesi de bu durumun bir başka kanıtıdır. Yine de dikkat edilmesi gereken husus çevrenin korunmasında bireysel menfaat boyutunu aşan bir genel menfaat kavramının varlığıdır. Bu kavrama esas teşkil eden yaklaşım, özü itibariyle hem coğrafi açıdan ve hem de zaman açısından genel nitelik taşımaktadır. Coğrafi yönden gruplar ya da belirli kesimlerle sınırlandırılamayacak bir genellik söz konusu olup; ulusal sınırları aşarak tüm yeryüzüne yayılmanın sonucu olarak insanlığın ortak menfaatinden bahsedilmesi gündeme gelmiştir. Zaman bakımından da gelecek kuşaklar ve bunların menfaatleri çevre koruma normlarının esasını teşkil eden genel menfaatin parçası olmaktadır. Genel menfaat kavramına Stockholm Bildirgesi’nden başlayarak, Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi, Dünya Doğa Anlaşması gibi uluslararası belgelerde rastlamak mümkün olduğu gibi, Çevre Kanunumuzun 2 ve 9/d maddelerinde de ortak varlık ifadesine yer verilerek bu duruma dikkat çekilmiştir.
Madde 2 - Bu Kanunda geçen;
a) “Çevre Korunması” terimi; ekolojik dengenin korunması, havada, suda, toprakta kirlilik ve bozulmaların önlenmesi ve çevrenin iyileştirilmesi için yapılan çalışmaların bütününü,
b) “Ekolojik Denge” terimi; insan ve diğer canlıların varlık ve gelişmelerini sürdürebilmeleri için gerekli olan şartların bütününü,
c) “Çevre Kirliliği” terimi; insanların her türlü faaliyetleri sonucu, havada, suda ve toprakta meydana gelen olumsuz gelişmelerle ekolojik dengenin bozulması ve aynı faaliyetler sonucu ortaya çıkan koku, gürültü ve atıkların çevrede meydana getirdiği arzu edilmeyen sonuçları,
d) “Kirleten” terimi; fiilleri sonucu doğrudan veya dolaylı olarak çevre kirliliğine sebep olan gerçek ve tüzelkişileri,
e) “Atık” terimi; herhangi bir faaliyet sonucunda çevreye atılan veya bırakılan zararlı maddeleri,
f) “Alıcı Ortam” terimi; atıkların bırakıldığı yakın veya uzak çevreyi, ifade eder.
Madde 9 - (Değişik madde: 03/03/1988 - 3416/4.md.)
Kırsal ve kentsel alanda arazi kullanım kararına uygun olarak tespit edilen koruma alanları ve bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanım esasları yönetmelikle belirlenir.
Tespit edilen bu esaslar çevresinde aşırı ve yanlış kullanım, her türlü çöp ve atıkların yurt dışından getirilmesi nedeniyle ülkenin temel ekolojik sistemlerinin dengesinin bozulması, hayvan ve bitki türlerinin, nesillerinin tehlikeye düşürülmesi, doğal zenginliklerin bütünlüklerinin tahribi yasaktır.
Bakanlar Kurulu, ülke ve dünya ölçeğinde ekolojik önemi olan çevre kirlenmeleri ve bozulmalarına duyarlı alanları, tabii güzelliklerin ileriki nesillere ulaşmasını emniyet altına almak üzere gerekli düzenlemelerin yapılabilmesi amacıyla, “Özel Çevre Koruma Bölgesi” olarak tespit ve ilan etmeye, bu alanlarda uygulanacak koruma ve kullanma esasları ile plan ve projelerin hangi Bakanlıkça hazırlanıp yürütüleceğini belirlemeye yetkilidir.
İlgilenenler İçin Çevre Kanunu: https://www.mevzuat.gov.tr/MevzuatMetin/1.5.2872.pdf
Bir gün Atatürk, Kurmay Başkanı İsmet Bey’le Diyarbakır çöllerinde atla gidiyorlarmış. Mustafa Kemal demiş ki: “Çabuk bana yeni bir din bul. Ağaç dini. Bir din ki, ibadeti ağaç dikmek olsun.”