Çevre sorunları, birbiriyle ve diğer toplumsal sorunlarla bir bütündür. Bu sorunların çözümünde, çeşitli ekonomik, sosyal ve politik koşullar göz önünde bulundurulmalıdır. Bütünsel yaklaşım benimsenmelidir. Çevre sorununun en temel özelliklerinden birisi insanların bu soruna neden olacak faaliyetlerde bulunmasıdır. Aynı zamanda bu sorunun bileşeni olan insanlar, sorunlardan etkilenmektedirler. Hava kirliliği, su kirliliği ve toprak kirliliğini birbirinden ayırmak mümkün değildir. Türlerin yok olmasını da çevrenin uğradığı tahribattan bağımsız olarak ele alınamaz.
Günümüzde mevcut olan başlıca çevre sorunlarını şu şekilde sıralayabiliriz: Su kirliliği, (su kalitesinin bozulması), hava kirliliği (emisyonların havaya salınması yoluyla hava kalitesinin bozulması), toprak kirliliği (atıklar ve tarımda kullanılan kimyasallar nedeniyle toprak üzerinde gerçekleşen kirlilik), fauna ve floranın tahribi (biyolojik çeşitliliğin tahribi, türlerin neslinin tükenmesi), transgenik kirlilik (GDO’lu ürünlerin ortaya çıkardığı tehditler), ozon tabakasının tahribi (klorofulorokarbon gazı, buzdolapları ve sprey gazları nedeniyle zararlı ışınları süzen ozon tabakasının incelmesi), küresel ısınma (karbondioksit gazının atmosferdeki oranın artması sonucu yaşanan iklim değişiklikleri), asit yağmurları (özellikle sanayileşmiş kuzey ülkelerinde endüstriyel gazlar nedeniyle yaşanan bir problem), gürültü kirliliği (zararlı ve istenmeyen açık hava sesleri), elektromanyetik kirlilik ( radyasyon ve baz istasyonları vs.), çölleşme (aşırı otlatma ve aşırı ekim sonucu verimli oluşan erozyon), ormansızlaşma (orman yangınları, yeni yerleşim birimlerinin kurulması ve tarıma açılması)
Çevre sorunları, evrensel nitelik taşımaktadır. Bugün için yerel veya bölgesel nitelik taşıyan bir çevre sorunu yakın zamanda evrensel etkiler doğurabilir. Örneğin, küresel ısınma gibi evrensel sorunlar esasında yerel düzeydeki çevresel kirliliklerin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır. Çevre sorunları ayrıca, geniş kapsamlı ve uzun vadeli etkiler doğurmaktadır. Çevre sorunları bu bağlamda, sadece belli kişileri değil, herkesi hatta gelecek kuşakları da etkilemektedir. Bunun yanı sıra çevre sorunlarının olumsuz sonuçları kalıcı olabilmektedir. Ortaya çıkan zararların giderilmesi zor nitelikte olup büyük maliyetleri gerektirebilmektedir.
Çevresel sorunların en önemli nedenleri ise şu şekilde sıralanabilir: Sanayileşme (insanın doğa ile ilişkisinde bencilce davranıp, doğaya onun kapasitesini aşacak şekilde müdahale etmesi), kentleşme (doğal yaşam alanları ve eko sistemlerin tahribi), nüfus artışı (aşırı tüketim, doğal kaynakların tahribi).
Çevre kirliliğine ilişkin bir tanım Çevre Kanunu’nda yapılmıştır. Bu tanımlamaya göre, çevre kirliliği, çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkidir (Çevre Kanunu mad. 2). Doğanın temel fiziksel unsurları olan, hava, su ve toprak üzerinde olumsuz etkilerin oluşması ile ortaya çıkan ve canlı öğelerin yaşamsal aktivitelerini olumsuz yönde etkileyen, cansız çevre öğeleri üzerinde yapısal zararlar meydana getiren ve niteliklerini bozan yabancı maddelerin hava, su ve toprağa yoğun bir şekilde karışmasına çevre kirliliği adı verilmektedir.
Gelişen teknolojinin yaşamımıza getirdiği konfor yanında, bu gelişmenin doğaya ve çevreye verdiği kirliliğin boyutu her geçen gün hızla artmaktadır. Çeşitli kaynaklardan çıkan radyoaktif, katı, sıvı ve gaz halindeki kirletici maddelerin hava, su ve toprakta yüksek oranda birikmesi çevre kirliliğine neden olmaktadır.
Son olarak; çevre kirliliği denince akla ilk olarak, canlı ve cansız organizmaların yaşam alanını oluşturan üç ana unsur olan hava, su ve toprak üzerinde gerçekleşen bozulma gelmektedir.
Kaynak: Prof. Dr. Nükhet Turgut “Çevre Politikası ve Hukuku” (İmaj Yayınevi, Ankara, 2009)
‘’Çevreyi korumak aklın gereğidir.’’
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK